Gastronomi Dünyasından Deprem Bölgelerine Destek
Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Elazığ, Hatay, KahramanmaraÅŸ, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Åžanlıurfa'da büyük yıkımlara sebep olan 7.7 ve 7.6'lık depremler sonucu tüm Türkiye seferber olurken, ülkemizin baÅŸarılı ÅŸefleri ve restoran kurucuları da bölgeye koÅŸanlar arasında yer aldı. Deprem bölgesine yardım yaÄŸarken, deprem felaketi duyulur duyulmaz organize olmaya baÅŸlayan gastronomi kahramanları da depremzedelere yemekler piÅŸirdi. Ä°lk harekete geçen isimlerin başında ise dünyanın önde gelen sosyal giriÅŸimci ÅŸeflerinden Ebru Baybara Demir ve Åžef Türev UludaÄŸ vardı. Büyük bir örgütlenme örneÄŸi gösteren Ebru Åžef, Türev Åžef ile daha ilk günden soluÄŸu Osmaniye'de aldı. Osmaniye Kız ÖÄŸrenci Yurdu'nda yemek piÅŸirmeye baÅŸlayan iki ÅŸef, yerel gönüllülerin de destek verdiÄŸi mutfakta kurulan sistemle 25 bin kiÅŸiye yemek çıkardı. Sistem iÅŸler hale geldiÄŸinde ise görevi diÄŸer ÅŸef arkadaÅŸlarına ve bölge gönüllülerine teslim eden Ebru Åžef ve Türev Åžef, bir sonraki ihtiyaç noktası olan KahramanmaraÅŸ AvÅŸar KYK Kız ÖÄŸrenci Yurdu'na geçiÅŸ yaptı. Burada Gençlik ve Spor Bakanlığı personeli ile birlikte 50 bin kiÅŸiye yemek piÅŸirmeye devam eden ÅŸefler, kurulu sistemi bir kez daha yeni ÅŸef ve gönüllü ekibine devrettikten sonra Ä°skenderun'a geçti.
EBRU BAYBARA DEMÄ°R - TÜREV ULUDAÄž
Topraktan TabaÄŸa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi internet sitesi üzerinden sadece deprem bölgesinde ihtiyaç olan gıda ürünleri listelenerek, gönüllü kiÅŸi ve kurumların ürün gönderebildiÄŸi bir yapı kuruldu. Åžefler bunu sosyal medya kanallarındaki anonslarla duyurdular. Bugüne kadar sayısız kiÅŸi, kurum, kuruluÅŸ ve markanın ürün desteÄŸi, bakanlık personeli dahil bölgeden insanların varlığı, mutfaklarda çalışmak isteyen gönüllü ÅŸefler, moto kuryeden taşıma personeline herkesin gönüllü olduÄŸu mutfaklarda üç milyona yakın kap yemek dağıtımı gerçekleÅŸti. Üç ayrı merkez mutfağın yanı sıra ilçe ve köylere de araçlar ile yemek ulaÅŸtırılmaya baÅŸlandı. Sistemin sürdürülebilir olması konusunda da çalışan Ebru Baybara Demir ve Türev UludaÄŸ, üç noktada günde ortalama 300 bin kap yemek dağıtımını organize ediyor. Åžefler, "Bu süreçte bir tas yemek veren de bir kazan kaynatan da hep beraber aynı ÅŸey için çabalıyoruz. Herkesin emeÄŸi çok kıymetli. Hepimiz yapmayı bildiÄŸimiz en iyi iÅŸi ortaya koyup kenetlenerek elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bu kadar günde çok ÅŸey yaÅŸadık, omuz omuza el ele bugünleri de aÅŸacağız. Herkesin desteÄŸini bekleyen biz ÅŸeflere topraktantabaga.com.tr adresi üzerinden ürün desteÄŸi saÄŸlayabilirsiniz" diyor.
MEHMET YALÇINKAYA
MasterChef'in ünlü jüri üyesi ve MYK Restoran Kurucusu Åžef Mehmet Yalçınkaya da ekibiyle birlikte KahramanmaraÅŸ'taydı. MasterChef yarışmasındaki yarışmacılarının da destek verdiÄŸi Yalçınkaya'nın ekibi, enkaz alanlarına dağıtım yaparak gün boyu 60 bin kiÅŸiye yemek desteÄŸi saÄŸladı.
"Biz ÅŸefler yemek yaparız. Afet bölgelerindeki depremzedelerimizi doyurmak, sıcak bir aÅŸ sunmak için de hepimiz yollara düÅŸtük" diyen Yalçınkaya, "Elimizden gelen bu. Aklıselim durmak, olduÄŸumuz yerden yardım etmeye çalışmak çok deÄŸerli. Bu bir süreç. Bugün büyük acılarla göçük altından kurtarma çabalarına katkımız, ancak doÄŸru lojistik ya da marka baÄŸlarımızı kullanarak en güvenilir kaynaklarla ilerlemek olacaktır. MasterChef ekibi olarak tüm genç ÅŸeflerimizle birlikte deprem bölgelerinde nasıl organize olabileceÄŸimize baktık. Åžu an da tüm MasterChef genç ÅŸeflerimizle KahramanmaraÅŸ ve diÄŸer deprem bölgelerinde seyyar mutfakların organize edilmesine ve Ä°stanbul'dan gelip çalışacak ÅŸef arkadaÅŸlarımızla bölgelerde yemek ihtiyacına cevap vermeye çalışıyoruz. MYK ekibinden Onur Kutluca ÅŸefimizle ben KahramanmaraÅŸ'ta yaraları sarmaya, en azından sıcak yemek ihtiyacını bir nebze de olsa karşılamaya çalışıyorum. Tüm ihtiyaç sahibi ÅŸehirlerde ilgili koordinasyon merkezleri ile baÄŸ kurarak malzeme temini için en güzel ve saÄŸlıklı bir çaba içinde olmak temel insanlık görevimiz. Bedri Usta saÄŸ olsun en çok ihtiyaç duyulan su desteÄŸini tırlarla gönderdi. MYK, erzak desteÄŸi ile yanımızda. Ä°smini sayamayacağım kadar çok ÅŸefimiz bölgelere dağıldı. Emeklerimiz yer bulsun, fayda saÄŸlasın. Yaraları sarmaya çalışan, yanımızda olan tüm destek olanlar var olsun. Deprem ülkemizin gerçeÄŸi. Yaraları yine birlikte saracağız. Tüm acılar, ortak acılarımız. Vefat edenler, hepimizin acısı. Başımız saÄŸ olsun" açıklamalarında bulundu.
ÇÄ°ÄžDEM SEFEROÄžLU
Hodan Restaurant Kurucusu ve Åžefi ÇiÄŸdem SeferoÄŸlu, Umut KarakuÅŸ ve Hazer Amani ile birlikte Elbistan'daydı.
"Sanıyorum gözümüzle gördüklerimizi anlatabilecek kelimeler bende yok. Çok zor ÅŸartlarda, çok zor imkanlarla, çok zor bir yaranın merhemi olmaya çalıştık" diyen Åžef ÇiÄŸdem SeferoÄŸlu, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: "Bu tabii basına 'kahraman ÅŸefler' olarak yansıdı ama ben bir kahramanlık yaptığımızı düÅŸünmüyorum. Biz gastronomi sektörü olarak, o bölgenin uzun yıllardır ekmeÄŸini yiyen sektörlerin başında geliyoruz. GüneydoÄŸu Anadolu bölgesi, benim salçamı, baharatımı, bulgurumu, buÄŸdayımı, kısacası tüm mahsulümü üreten, tedarik eden ve bana gönderen bölgelerden biri. Oturdum, 'Ne yapabiliriz?' diye düÅŸündüm ve yapabileceÄŸimiz tek ÅŸeyin bir tas çorba kaynatmak olduÄŸunu anladım. Ardından diÄŸer ÅŸef arkadaÅŸlarımla organize olup, birlikte hareket ettim ve soluÄŸu Elbistan'da aldım. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz kaldığım bir dönem yaÅŸamadım. Hiçbir ÅŸey yok. Ne isteseniz, elinizi neye atsanız kocaman bir 'yok.' Yine de elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bir tas çorbayla o insanlarımızı mutlu etmemiz tabii ki mümkün deÄŸil ama umarım bir nebze de olsa yaraları sarabilmiÅŸizdir. Benim gittiÄŸim bölgedeki hava ÅŸartları çok kötüydü, -18 dereceyi gördük. -18 derece, bizim restoranlarımızda bulunan dondurucu dolaplarımızın sahip olduÄŸu ısı derecesidir, biz buralara et alacağımız zaman ÅŸiÅŸme yeleklerle hızlıca girer çıkarız. Biz bu derece altında üç gün boyunca hiç durmadan yemek yaptık. Uyuyabilecek bir yerimiz yoktu, gidebilecek bir tuvaletimiz yoktu. Çünkü kaldığımız fabrikanın büyük bir bölümü hasarlıydı ve sadece tek katlı yemekhane bölümünü kullanabildik. Musluklar dondu, sular akmadı. Tüpler dondu, ocak yanmadı. Dönmeye çalışırken aracımızın motoru, benzin deposu dondu, yolda kaldık. Kalan insanlar orada çok ciddi ve ağır ÅŸartlarda yaÅŸam savaşı veriyor. AKUT'ta çok fazla arkadaşım var, Soma'dan gelen madencilerimiz vardı. Uzun saatler sonra enkazdan çıkan insanların hayatta kalabilme sebebinin dondurucu soÄŸuk olduÄŸunu söylediler. 'Ä°çeride hipotermiye giriyorlar ve kalpleri, beyinleri daha yavaÅŸ iÅŸliyor. Böylece daha uzun süre dayanabiliyorlar' dediler. Biz bu cümleyi duyduktan sonra soÄŸuk, soÄŸuk gelmemeye baÅŸladı. Çok ciddi yardım geldi, ikinci günden itibaren büyük bir erzak deposu oluÅŸturmaya baÅŸladık. Ä°htiyacı olanlara stok erzak göndermeye baÅŸladık, bir kısmını piÅŸirerek ilettik. O kadar mütevazı insanlar gördüm ki iki ekmek veriyoruz, 'Bize bir ekmek yeter' diyorlar. Oradayken daha dayanıklıydık ama döndükten sonra insanın aklına yaÅŸadıkları gelince çok daha güçsüz oluyor. Bir insan, oradaki duruma mental olarak yalnızca üç gün dayanabilir. Biz ekip olarak beÅŸ gün orada kalabildik, üçer gün aralıklarla deÄŸiÅŸtirmek üzere de bir grup sistemi kurduk. Åžu anda da bu ÅŸekilde devam ediyor. Umarım tüm yaralar sarılana kadar onların yanında durabiliriz."
UMUT KARAKUÅž
Muutto Ä°stanbul Street Food & Meze Bar ve Anatolian Tapas Bar'ın Kurucusu ve Åžefi Umut KarakuÅŸ, ekibiyle birlikte Elbistan Mutlucan Åžeker Fabrikası'nda bir mutfağın kurulmasına ön ayak oldu.
Duygularını "Ä°çim çok buruk. Çok zor bir süreç, her ÅŸey çok sancılı" sözleriyle anlatmaya baÅŸlayan Umut KarakuÅŸ, "Biz KahramanmaraÅŸ Elbistan Mutlucan Åžeker Fabrikası'nda bir proje yaptık. Projenin başından sonuna kadar, ilk günden itibaren her aÅŸamasında vardım. Görevimi baÅŸka ÅŸef arkadaÅŸlarıma devredip döndüm, bayrağı devretmek gerekir diye düÅŸündüm. Biz bu fabrikada her gün 5000 kiÅŸiye yemek çıkarıp 10-13 köye gıda yardımı saÄŸladık. Çok ciddi bir gıda yardım deposu oluÅŸturduk aynı zamanda. Daha doÄŸrusu hem kuru gıda hem de erzak anlamında gelen yardımları depolaÅŸtırdık. Bunun dışında tabii ki sıcak yemek ve sandviç servisi saÄŸladık. Gece, gündüz, sabah, öÄŸle, akÅŸam demeden, polis evinden, AFAD'dan, belediyeden, farklı bölgelerden kim talepte bulunduysa o talebi karşılayabilmek için mümkün mertebe çabaladık. Hemen hemen 30 kiÅŸilik bir ekiple sahada görev yaptık. Bir kısmı lojistikle ilgileniyordu, bir kısmı depo düzenlemede görev alıyordu. Çok fazla ürün geldi, çok fazla gönüllü, çok fazla destek veren insan vardı. Orada gerçekten büyük bir kenetlenme gördüm, muhteÅŸemdi, çok mutlu oldum. Çok zor bir süreç olsa dahi Türkiye'de insanların ne kadar güçlü olduklarına tanık oldum. Oradaki vali yardımcılarıyla, kaymakamlarla, yerel yöneticilerle, AFAD'la, Kızılay'la koordineli çalıştık. Çok güzel bir projeydi, orada olmak, o insanlara ulaÅŸabilmek benim için çok kıymetliydi. Orada içime dokunan iki olay yaÅŸadım; ilki, kadın bir depremzedenin 'OÄŸlum dün muhtaç deÄŸildik, bu sabah muhtaç olduk' sözleriydi. Ä°kincisi de bir adamla tanıştım; adam ev sahibiyle beraber gıda desteÄŸi istemeye gelmiÅŸti. Bana 'Dün bu adam benim ev sahibimdi, bugün ikimiz de evsiziz' demesiydi. Çok buruk hikayeler var. Allah bir daha yaÅŸatmasın" dedi.
HAZER AMANÄ°
Elbistan Mutlucan Åžeker Fabrikası'ndaki mutfak kurulumunda görev alan bir diÄŸer gönüllü ÅŸef de Hazer Amani oldu.
"Zorlu ÅŸartlar, hava sıcaklığı gündüz -7, -8'leri geceleri ise -23, -24'leri görüyordu" diyen Hazer Åžef; sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: "Ben Elbistan'da bulundum. Bize tahsis edilen ÅŸeker fabrikasında, operasyona oldukça soÄŸuk bir ortamda destek vermeye çalıştım. Anlatılmaz bir ortam, gözlerim doldu. Ä°nanılmaz bir gönüllü gastronomi ordusu vardı. AÅŸçılar, ÅŸefler herkes seferber olmuÅŸ durumdaydı. Bunların dışında birçok mimar ve mühendis arkadaşımız gerek 4X4 gerekse binek arabalarıyla mutfaktan çıkan yemeklerin dağıtımını saÄŸlıyordu. Biz oraya gidip sadece yemeÄŸi yapmıyoruz, yemeklerin ihtiyaç sahibi bölgelere ulaÅŸmasını da saÄŸlıyoruz. Zor bir operasyon, depremzedeler için eminim çok daha zordur. Ä°yi ki gitmiÅŸim diyorum. Allah kolaylıklar versin diyorum tüm gönüllü arkadaÅŸlarıma. Hiç kolay bir operasyon deÄŸil. Bu arada tüm Türkiye'ye çok çok teÅŸekkür ediyorum, gerçekten emsali görülmemiÅŸ bir birliktelik ve dayanışma örneÄŸi olduk. Oraya gelen erzakları size anlatamam. Bunun dışında bir teÅŸekkürüm de dünyanın dört bir yanından desteÄŸe koÅŸan yardım ekiplerine olacak. Tam 104 farklı ülkeden yardım geldi. ÇeÅŸitli kurumlar da bizden desteklerini esirgemiyorlar. Bunlardan biri de Åžef José Andrés'in kurduÄŸu World Central Kitchen oldu. Bu uzun bir maraton, öyle kısa bir 100 metre koÅŸusu deÄŸil ne yazık ki. Yaralarımızı sarmamız uzun bir zaman alacak, biz de desteklerimizi esirgemeyeceÄŸiz. Halkımızın bugünkü saÄŸduyusunu ve cömertliÄŸini bundan üç ay sonra da görmek istiyoruz. Åžu anda erzak ihtiyacımız yok ama belki 15 gün belki bir ay sonra yeniden ihtiyaç olacak. Bu nedenle bizleri takip edip desteklerini esirgememelerini rica ediyorum. Tüm Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor. Ä°nÅŸallah hep birlikte üstesinden geleceÄŸiz bu zor günlerin."
MURAT DENÄ°Z TEMEL
Murat Deniz Temel ise Adıyaman KYK Yurdu'nun mutfağında yemek piÅŸirmeye baÅŸladı. Temel ve ekibi, sıfırdan kurdukları ve sıcak yemek üretimine baÅŸladıkları öÄŸrenci yurdunu, 48 saat gibi bir sürede 10.000 porsiyon sıcak yemek sunan profesyonel bir mutfak haline getirdi.
Adıyaman'ın can damarlarından birisi haline gelen mutfakları hakkında duygularını paylaÅŸan Murat Deniz Temel, "Burada ÅŸartlar standart bir operasyondan çok daha zor. Yığınla bulaşık da yıkıyorsun, bir kamyon mal da indiriyorsun. Tamamen gönüllülük esasına dayalı bir operasyon yürüttük. Temelde, depremzedelerin ihtiyaçları olan standartlar geçerli, bizim standartlarımız deÄŸil. Bunu göz önünde bulundurarak oraya gitmek gerekiyor. Oraya gidecek olanlar, minimum beÅŸ gün hatta bir hafta görev almayı kabul ederek gitmeli. Gerçekten ciddi bir ihtiyaç var. Åžu an oradaki en büyük motivasyonu, verilen yemek desteÄŸi saÄŸlıyor. Biz Adıyaman'da sadece mutfakta yemek hazırlama sürecini deÄŸil, yemekleri araçlarla çadır kentlere dağıtma iÅŸini de yürütüyoruz. Sahada vücut gücünü sürdürülebilir kılmak çok önemli. Vitamin desteÄŸi almak ÅŸart. Ekibimiz ilk beÅŸ gün sabah 7.00 akÅŸam 24.00 saatleri arasında hizmet verdi. Yatacak yer yok, bölgeye mutlaka uyku tulumu ya da mat götürmek gerekiyor. Orada insanlar bir peynir ekmekle bile karınlarını doyurabiliyor. Ama peynir ekmek yerken dahi birbirleriyle sosyalleÅŸmeye, yaralarını sarmaya gayret ediyorlar. Aslında farkında olunmasa da yemeÄŸin orada böyle bir vazifesi var. Bu nedenle yemek dağıtımı yaparken insanlarla sohbet etmeye, acılarını bir an olsun unutturmaya özen gösteriyorduk" diyor.
ÖMÜR AKKOR
Depremin ardından bölgeye giden Åžef Ömür Akkor, depremzedelere ve kurtarma faaliyetlerinde çalışan görevlilere yemek hizmeti verebilmek adına KahramanmaraÅŸ Elbistan'da 'Yeniden Hayat Lokantası'nı hizmete açtı.
Açılan lokantada altı ay boyunca ücretsiz sıcak yemeÄŸin ikram edileceÄŸini söyleyen Akkor, ÅŸu açıklamalarda bulundu: "Günlerdir enkaz kazma, yardım ulaÅŸtırma, hastane gönüllüsü, çorba kaynatma ve aklınıza gelemeyecek her türlü destek için KahramanmaraÅŸ Elbistan'dayız. Fakat beni en çok bu haftadan sonraki günler, haftalar hatta aylar düÅŸündürüyordu. 'Gelecek için ne yapabiliriz?' diye düÅŸünmeye baÅŸladık ve dört günde Yeniden Hayat Lokantası'nı kurguladık. Ä°lk önce depremden etkilenmemiÅŸ ve güvenli olan bir lokantayı sahibinden altı aylık ücreti mukabilinde kiraladık ve burayı ücretsiz bir lokanta haline getirdik. Yanına da ücretsiz bir kafe oluÅŸturduk. Tek isteÄŸimiz, bir nebze olsun hayatı yeniden eski akışına kavuÅŸturmaktı. Burada gidenleri geri getiremeyeceÄŸimizi ve acıları unutturmayacağımızı biliyorduk, lakin bundan sonra da buradaki insanlara yanlarında olduÄŸumuzu hissettirmek istedik. Lokantamız açıldı, bütün Elbistan'a duyurmak istiyoruz, siz de duyurun lütfen. Gücümüz yettiÄŸince, çevre yerleÅŸimlerdeki buraya gelemeyen insanların da evlerine ulaÅŸacağız. Bu fikirde emeÄŸi geçen o kadar çok insan var ki teÅŸekkürün yetmediÄŸinin farkındayım. Tüm emeÄŸi geçenlerin ellerinden, gözlerinden öperim. Allah hepsinin hayrını, desteÄŸini kabul etsin inÅŸallah."
JOSÉ ANDRÉS
2010 yılında Haiti'de meydana gelen depremde afetzedelere sıcak yemek piÅŸirmeye baÅŸlayan World Central Kitchen'ın gönüllü ÅŸefleri, Türkiye'deki iki büyük depremin ardından hızla bölgeye ulaÅŸtı. Kurucusu dünyaca ünlü Ä°spanyol asıllı Amerikalı Åžef José Andrés olan ve son olarak Ukrayna iÅŸgali sırasında Polonya sınırında sekiz mutfak açan WCK, Türkiye'deki ilk mutfağını Hatay Ä°skenderun'da, ikinci mutfağını ise KahramanmaraÅŸ Elbistan'da kurdu. DiÄŸer WCK çalışanları ise Antakya ve Adıyaman'ın ilçeleri Gölbaşı ve Besni'de sıcak yemek yapımını ve dağıtımını organize etti. José Andrés Åžef'in yalnızca ekip göndermekle yetinmeyip kendisinin de bizzat Türkiye'ye gelmesi ve taşınan kolileri dahi omuzlaması kalpleri bir kez daha fethetmesi için yeterli oldu. Ünlü Åžef José Andrés, depremzedeler için bir de bağış kampanyası baÅŸlattı. ÇektiÄŸi videoları yayınlayarak bağış toplayan Andrés'in hedefi ise 947 bin TL olarak belirlendi.
CÜNEYT ASAN
Deprem bölgesine koÅŸanlar arasında yalnızca ÅŸefler yoktu elbette. Ülkemizin önemli restoran sahipleri de yaraları sarmak için sahadaydı. Günaydın Et Restoranları'nın sahibi Cüneyt Asan da depremin ilk dakikalarından itibaren Hatay'a gidenlerdendi.
Bölgeden ihtiyaç haberlerini duyunca hemen sahaya gitmeye karar verdiklerini söyleyen Cüneyt Asan, duygularını ÅŸu sözlerle dile getiriyor: "Tırlarımızı doldurduk, seyyar mutfağımızı hazırladık. Åžeflerimizle birlikte 20 kiÅŸilik Günaydın ekibi olarak yola çıktık. Yolda çok büyük bir kaza atlattık. Bir tırın freni patladı ve yokuÅŸ aÅŸağı inmeye baÅŸladı. Neredeyse 30-40 arabayı çiÄŸnedi ve saÄŸa sola savurdu, yalnız bize dokunmadı. Bu gibi sebeplerle 24 saat içinde varabildik afet yerine. Vardığımızda doÄŸru bir yere konumlanabilmek için yer bulmamız gerekiyordu. Çünkü yemek hizmetleri hep aynı noktalarda konumlanmıştı. Biz de 'Hiç kimsenin gitmediÄŸi yer neresi?' diye araÅŸtırdık ve Narlıca isimli bir yer olduÄŸunu öÄŸrendik. Buranın nüfusunun %80'i Suriyeli %20'si ise Türklerden oluÅŸuyordu. Güvenlik desteÄŸiyle bu bölgede tırlarımızı açtık, mutfağımızı kurduk. Sabah, öÄŸlen, akÅŸam olmak üzere her gün 15 bin kiÅŸiye günde üç öÄŸün etli sıcak yemek yaptık. Tüm madencilerimize, tüm jandarma ve polis ekiplerimize ve oradaki tüm halkımıza ulaÅŸabilmeye çalıştık. Bu anlamda çok mutluyum. Sosyal medyada paylaşımlarım ve konum bildirmem üzerine, benim orada olduÄŸumu öÄŸrenen, beni çok yakından tanıyan ve bana güvenen birçok yardımsever ihtiyaç dahilindeki ürünleri göndermeye baÅŸladılar. Bir yerden sonra yemek yapmayı bıraktım ve yardımları ihtiyaç yerlerine dağıtmaya baÅŸladım. Artık yemek sistemi oturmaya baÅŸlayınca da ekibimi orada bırakıp Ä°stanbul'a dönüÅŸ yaptım. Orada ciddi bir çadır ihtiyacı var, tırımı bu kez çadırla doldurup tekrar sahaya döneceÄŸim. Allah bir daha ülkemize böyle bir acıyı yaÅŸatmasın."
MÄ°NE ÖZMEN
Binlerce yıllık coÄŸrafyada birçok medeniyete ev sahipliÄŸi yapan Gaziantep'in köklü hanlarından biri olan ve Mine Özmen tarafından yeniden ülkemize kazandırılan Hışvahan, depremi yerinde yaÅŸadı. Restoran sahibi Özmen, Gaziantepli depremzedelerin yaralarını sarabilmek için kollarını sıvayan isimlerden biri oldu.
Sözlerine, "Aslında çok planlayarak baÅŸladığımız bir ÅŸey deÄŸildi" diye baÅŸlayan Mine Özmen, eÅŸi ve oÄŸlunun, çalışma arkadaÅŸlarıyla ilgilenirken birden kendini mutfakta bulduÄŸunu anlatıyor: "Hışvahan herhangi bir yara almadı çok ÅŸükür. EÅŸim ve oÄŸlum yakınlarına ulaÅŸmaya çalışırken, ben de kendimi mutfakta buldum. Ä°lk günlerde ekmek hiç ama hiç yoktu. Hatta kızım Ä°pek, Mersin ve Kayseri'den tırla ekmek getirtti. Bu nedenle mutfakları açmalıydık. Hışvahan mutfağından sıcak yemek, Hışvahan önündeki artisan bakery markamız fırın'o'da ve ÅŸehir merkezindeki diÄŸer fırın Ä°conova'dan ise ekmek dağıttık. Daha sonra ekip arkadaÅŸlarımız ailelerini güvenli bölgeye götürdü. Birkaç gün içinde gönüllülerimizle her gün büyüdük, biz büyüdükçe ürettiklerimiz büyüdü. Ekipten arkadaÅŸlarımız ayrıca araçlarımıza paketleri yükleyip bölgelere ulaÅŸtırdı. Gaziantep dışında Ä°slahiye, Nurdağı ve MaraÅŸ'a ulaÅŸtık. Bize gelen her vatandaşımız, her gün sıcak yemek ve taze ekmek buldu. Ve bütün bunları 5 yaşından 70 yaşına kadar birbirinden farklı insanlarla baÅŸardık. Bize ihtiyaç duyulduÄŸu müddetçe kapılarımız ve mutfağımız hep açık olacak."