Vedat Milor, yemekte olmazsa olmazını açıkladı
Ünlü yemek ve ÅŸarap eleÅŸtirmeni Vedat Milor, Breaking News Turkey'den Elif Tayhan'a verdiÄŸi özel röportajda yemekte olmazsa olmazını açıkladı. Milor, "Benim olmazsa olmazım, her yemeÄŸe lezzet veren soÄŸan ve sarımsaktır" dedi.
Türkiye'nin sevilen yemek eleÅŸtirmenlerinden biri olan Vedat Milor, sosyal medyayı da etkin kullanan isimlerden biri... Yemek ve ÅŸarap eleÅŸtirmeni deyince akla gelen ilk isim olan Vedat Milor, Breaking News Turkey haberi sitesinden Elif Tayhan'a özel açıklamalarda bulundu. Türk mutfağının dünyada sevilen bir konumda olduÄŸunu belirten Milor, Türk lezzetlerinin ilk 10'da olduÄŸunu vurguladı. Kendi olmazsa olmazını da açıklayan Milor, soÄŸan ve sarımsağı ayrı bir yere koydu.
'ASLINDA ÇEKÄ°NGEN BÄ°R ÇOCUKTUM'
Tek çocuk olduÄŸunu anlatan Milor, "5 yaşında annem ve babam ayrıldı. Babaannem ve dedem büyüttü beni, hüzün ise onların erken ölmesi oldu. 13 yaşındayken dedem, 16 yaşındayken de babaannem vefat etti. Babaannem kalp hastasıydı, dedem ise çok saÄŸlıklıydı. Beklenmedik bir ÅŸekilde vefat etti. Çekingen bir çocuktum, çok aktif biri deÄŸildim. Her çocuk gibi bilye ve top oynardım. Yıllar sonra anneme beni 9 yaşındayken tanıyan bir arkadaşının mektubunu buldum. Annem bu mektubu saklamış. Annem ölünce onun mektupları arasında buldun ve okudum. Benden bahsederken 'bu çocuk herkes gibi deÄŸil, deÄŸiÅŸik bir çocuk' yazıyordu. Bu yazı çok ilgimi çekmiÅŸti. Büyüklerin sofrasında olmaktan, onların ne konuÅŸtuÄŸunu dinlemek hep ilgimi çekmiÅŸtir. Ayrıca okumaya da çok hevesliydim. 9 yaşındayken dedem Ä°lyada'yı ve Finlandiya'yı anlatan bir kitap vermiÅŸti. Åžimdi nasıl gençlerin ne konuÅŸtuÄŸunu dinlemeketen hoÅŸlanıyorsam o zamanlar da yaÅŸlıların ne konuÅŸtuÄŸunu merakla dinlerdim" diye konuÅŸtu.
'HUZURLU VE AÄ°LE ODAKLI YAÅžIYORUM'
1990 yılında ABD'de sosyoloji ile ilgili yazdığı bir tezden sonra ödül aldığını ifade eden Milor, "Bir konu ne kadar çok insanı ilgilendirirse o kadar çok insan tepki ve ilgi gösteriyor. Doktora tezi demek son derece önemli bir konudur. Åžimdi eminim birçok insan benim anlamadığım konularda tezler yazıyordur. Bununla alakalı bir Türk ödül alsa çok hoÅŸuma gider ama derinliÄŸini okumak beni ilgilendirmez. Benim ödül aldığım tezde teknik bir tezdi, o nedenle herkes tarafından duyulmamış olabilir. Ancak sosyal medyada ise hepimizin bildiÄŸi, üzerinde fazla çalışmadan fikir beyan ettiÄŸimiz konulardır. O nedenle herkes tarafından ilgi görüyor. Akademik kariyerimi bir yana bıraktım. Belli bir hayat mottom olmadı, huzurlu ve aile odaklı yaşıyorum. Eskiden iÅŸim gereÄŸi de çok fazla ülke dolaÅŸtım, yeni yerler görmek, farklı kültürleri yerinde görmek ve anlamak, o ülkenin gastronomisi bana büyük bir zevk vermiÅŸtir. Bu bir merak, akademisyenlikte de bu vardır. Ä°yi bir akademisyen olmak için meraklı olmak ve araÅŸtırmak lazım" ÅŸeklinde konuÅŸtu.
'O BAÅžKALARI DOYMAYAN AÇ MARTI GÄ°BÄ°DÄ°R'
YaÅŸamın kendisi için kiÅŸisel bir sorumluluk olduÄŸunu vurgulayan Milor, "Büyümek, olgunlaÅŸmak demek aslında kendinizi bilmek, sorumluluk kabul etmek demek. BaÅŸkaları için bir ÅŸey yaptığınız zaman o zaman aslında 2 konu vardır. Ya kendinizi baÅŸkalarına beÄŸendirmeye çalışıyorsunuzdur, bu da kendinize öz saygınızın olmadığını gösteriyor. Ya da yapmak istemediÄŸiniz bir ÅŸeyi baÅŸkaları öyle istiyor diye yapıyorsunuzdur. Bunu yapınca da farkında bile olmadan bir ÅŸekilde öfkeli oluyorsunuz. YavaÅŸ yavaÅŸ öfke içinizde birikmeye baÅŸlıyor ve baÅŸkalarını suçluyorsunuz. Ben de böyle olmamak gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Ayrıca baÅŸkalarının tasvip etmek için yaÅŸamak da doÄŸru deÄŸildir. Çünkü o baÅŸkaları hiç doymayan aç bir martı gibidir. Ne kadar yemek versen daha fazlasını ister. Bu iliÅŸkilerde de böyledir. Bir taviz baÅŸlayınca bunun sonu gelmez çünkü o taraf hiç tatmin olmaz, ister de ister. Ä°ÅŸte toplum da böyledir. Toplum bizden toplum baskısıyla sürekli bir ÅŸeyler istiyor. 'Åžunu yap, bunu yap, ÅŸöyle davran, ÅŸöyle giyin' gibi söylemler hep var, ben çocukluÄŸumdan beri bu tür söylemlere kulak asmamışımdır. Ama aile farklı, eÅŸiniz ve çocuÄŸunuz için tabi ki özveride bulunuyorsunuz, bu sizin kendi seçimiz oluyor" ifadelerini kullandı.
'ÅžARAP ÜLKEMÄ°ZDE STATÜ HALÄ°NE GELDÄ°'
Koku duyusunun çok geliÅŸtiÄŸini söyleyen Vedat Milor, "Bu koku durumuna ben de çok ÅŸaşırıyorum. Allah vergisi, doÄŸuÅŸtan gelen bir ÅŸey. Åžarap konusu da yeni bir durum deÄŸil ve Türkiye'de baÅŸlamadı. Doktoraya gittiÄŸimde orada ÅŸarap sosyal bir içkidir, tek başına içilen bir ÅŸey deÄŸil. YemeÄŸin bir parçası, ben ilk baÅŸlarda hoÅŸlanmadım. Daha sonra Kaliforniya'da birçok yerde cuma ve cumartesi günleri bedave ÅŸarap tadımları olurdu. Ben de biraz anlamaya çalıştım ve yorumlarda bulundum. O zaman insanlar, 'bunun dersini mi aldın' diye sormaya baÅŸladı. Bu konuda ciddi bir kabileyetimin olduÄŸunu söylediler. Daha sonra bir dükkanda 12 dolara bir ÅŸarap tavsiye ettiler ve bir ÅŸiÅŸe aldım, içtim. 'Bu ÅŸarap nasıl bu kadar güzel olabilir' dedim. Çok güzel bir his yarattı, sonra da ÅŸarap-yemek uyumuna geçmeye baÅŸladım. Fakat hiçbir zaman bunu iÅŸe çevirmedim. Çünkü bunu iÅŸe çevirirsem aÅŸk biter diye düÅŸündüm. Benim için o bir yaÅŸam stilinin, kültürünün bir parçasıdır. Ayrıca ÅŸarabı metalaÅŸtırmayı sevmiyorum. Åžarap ülkemizde statü haline geldi, 'ben senden üstünüm' hava atmak gibi bir durum oluÅŸtu. Bu yüzden asıl amacı olan keyif vermekten çıkıyor. Åžarap, rekabet konusu olmamalı, onu gördükçe veya bana 'en iyi ÅŸarap nasıl olmalı' diye sorulunca hep içime kapanıyorum" dedi.
'45 DAKÄ°KADA YAPILAN BASÄ°T YEMEKLER YÄ°YORUZ'
Et konusuna da deÄŸinen Milor, "Bir kuzu doÄŸal mı otlamış ben bunu anlarım. Çünkü kekik kokusu var, deniz kenarına yakın yaÅŸayanlarda gerçekten o tuzluluk oluyor. Yoksa besi kuzusu mu, birde körpeliÄŸinden tahmin edebilirsin. Koku hafızası diye bir ÅŸey var, bu ayrım da onun geliÅŸmesinden geliyor. Yemek yapma konusunda becerikli deÄŸilim, bu durum evde iÅŸime de geliyor. Ben daha çok üzerine konuÅŸmayı seviyorum. Evde yemekleri eÅŸim yapıyor ama o da çok yoÄŸun olduÄŸu için hızlı olan ÅŸeyleri yiyoruz. Mesela ızgara balık, ızgara et ve salata, menemen, mantar sote veya ıspanaklı yumurta böyle gayet basit 45 dakikada yapılan yemekler yiyoruz. Benim olmazsa olmazım, her yemeÄŸe lezzet veren soÄŸan ve sarımsaktır. Twitter'da anket yapıyorum. Aslında bunları önceden planlamıyorum, izleyicilerden geliyor. Bir ara 'hocam menemen soÄŸanlı mı olur, soÄŸansız mı olur' diye sordular. 'Ben de o zaman bir anket yapalım' dedim. Bu ÅŸekilde anketler oluyor" diye konuÅŸtu.
'TÜRK MUTFAÄžI Ä°LK 10'A GÄ°RER'
Türk mutfağının dünyada da sevildiÄŸini söyleyen Milor, "GördüÄŸüm kadarıyla Türkiye'ye gelen ve gerçekten gastronomi meraklısı, bundan anlayan yabancılar Türkiye'yi beÄŸeniyor. O açıdan çok güçlüyüz. En önde miyiz, hayır deÄŸiliz. Bir Japonya kadar ürünlerimiz yok, oradaki gibi özel malzemelerimiz yok. Ä°spanya'daki gibi çok deniz ürünlerimiz yok ama yine de iyi bir yerdeyiz. Kesinlikle dünyada ilk 10'a gireriz, tanınan bir mutfağız. Bir gastronomi uzmanı bir mekana davet ediliyor. Her eleÅŸtirmen için geçerli bu, bu isimlerin her ay birilerinden para aldığını düÅŸünün bu bir skandal, günümüzün en büyük skandalıdır. EleÅŸtirmen, eleÅŸtirdiÄŸi ÅŸeyden bağımsız olacak. Bu ilk kuraldır. Menfaat çatışması olamayacak. Davet edilen isimler lokantalar yüksek puan veriyor. Bu durum dünyanın her yerine kanser gibi yayıldı. Son derece yanlış bir durum" dedi.
'CANINIZIN İSTEDİĞİNİ YİYİN AMA...'
"Canının istediÄŸi her ÅŸeyi yiyeceksin ama doymaya yakın bıracaksın" diyen Vedat Milor, "Yani o kadar çok ÅŸey var ki çevremizde. Dayım çok dikkatli bir insandı, canı istese bile baklava yemezdi ama kanser oldu. Ama bu semerinden boÅŸalmış gibi ye anlamına da gelmiyor. Çok yemek ruhi bir bozukluktur. Ä°nsan canının çektiÄŸi dengeli ÅŸekilde yemeli. Sadece fazla ÅŸeker yemeyeye dikkat ediyorum. KeÅŸkelerim yoktur, Allah'a ÅŸükür hiç sigara içmedim" ÅŸeklinde konuÅŸtu
Emoji Ä°le DeÄŸerlendir
İnanılmaz
MuhteÅŸem
BeÄŸendim
BeÄŸenmedim
